Kayıtlar

Amasyalı Uzman Çavuş

Doğrudur felek bu gün bizi rüsvay eyledi Amma hey! Sen sen ol tenhada elime geçme Anam Daniela ismiyle müsemma değil Yan der bana, yan ama besmelesiz su içme Bilmem Şili’de devrim - - generaller gecesi Uğul uğul konuşan yavşaklardan haz etmem Sigortalı bir iştir başladım hem vatandır Zurnanın son deliği varsın olsun ar etmem Otuz yıl kurşun aktı tek şair ses etmedi Müstesna götlerinde alelusul rahatlık Baktım tarih herkesi haklamış bana gelmiş Bendim ve arkadaşlar - - yıllar boyu kan aktık Bendim ve arkadaşlar. Varsıl değil, bey değil Bık bık etti Ankara - - generaller gecesi Baktık ki omzumuzda kıldan keskin bir urgan Türkiye ağır yüktür bilmeyen ne bilesi Balkona bayrak astım sonra öptüm ve sustum Benim balkon Tuna’ydı, Bağdat’tı hem Mohaç’tı. Amasyalı hey dedim sana kaldı fütühat Hoşgeldine geldiler çoğunun karnı açtı Türkiye ağır yüktür kemiği çatırdatır Kırılan kirişleri Dağlıca’da biz tuttuk Aktütün’de, Eruh’ta, varsıl değil bey değil İnledik derin der

Aşırı, belki

daha fazla beklenemez aşırıya kaçmak için patilerin gürültüsünden ibarettir kediler; çünkü… çiçeğimizi ve pastamızı alıp müsaitseniz biraz öldürülmeye, bu akşam size… ya da söyleyin derinin dışına çıkınca edip cansever derisinin dışına çıkmadan yaşadı mesela kollar boşalınca eski bir sarılmadan, belki değil; iyice ama her belki aşırı demokrat, aşırı simetrik, aşırı belki… çünkü beğendiği idam mangasına peşin ödemeyle kazanılmış esmerlikte zaten biliyorum beni bir tek o sevdi arabasının güneşliğinde saklanır mutsuzluk akseptansı “öpülürken ve öldürülürken sessiz kalacağıma söz veriyorum” durduk yere sting sevenler cemaatinden değil aynı nedenden sağ kalmışız; raslantıya bakınız seni belki sevmişimdir aşırı belki kahvaltısını yarım bırakmış bir hastabakıcının sedyeyi kavrayışındaki sinirlilik; seni taşıyan beni bir tek o sevdi cümlesinde geçen seni bana portakal aç diyen Türkçenin sahibi ben hiç şair değilim, buna hiç şaşırm

Birakip gittigin kadariz...

Resim
bir dönüşle dönüyoruz hiç yağmur yağmıyor kum taneleri uçuşuyor üstümüze bir dönüşle dönüyoruz yorgunuz tenimiz esmer içimizde mağrur bir hüzün yaralarımız var eczasi olmayan vurgunlar en cok kadınlarımıza yakışan ağlamakla en çok erkeklerimize dokunan caresizlikle yaklaşıyoruz hayatın ikindisine biraz daha yaklaşıyoruz bir el uzatımında akşamın alacasıyla bu, senin gidişinin hemen ertesinde dudaklarımızın kuruduğu suların cekildiği kızıldenizin diclenin önümüzde musa elimizde asa ile yarıp geçtigimiz nilin ve eteklerimizi savura savura tükettiğimiz birlikteliğimizin ardından kayıp giden yıldızların şarkısı gibiyiz bir dönüşle dönüyoruz ne güzel oluyordu sağımıza dönüp seni görünce ne güzel oluyordu düştüğünde önümüze adı safranlara sarılı bir aşk gibi maceramız adı kıskanç kervanların zümrüt yüklerinde yazılı adı leyla bir vaveyla kadar dokunsanız ağlamaklıyız bir dönüşle dönüyoruz belki baksak arakamıza ordasındır bu efsunu kaybetmek istemiyoruz

Uygarlık vermişsiniz geri alın

Ortadoğu savaşında ölenlerin cesetleri kıyımıza vurmağa başladı Gazeteler Üstümüze Haksızca saldıranlara Biz de yaşamak için gelmişiz İnsanlar Biz de yaşamak için Önce TOPRAK dedik Çöl de olsa toprak dedik Sonra DEVLET dedik Zor da olsa devlet dedik SAVAŞ dedik sonra Yok olsak da savaş dedik Biz de yaşamak için gelmişiz İnsanlar Deniz dalgaları anladı bizi Su anladı Petrol anladı Silah ve kurşun anladı Kan anladı Uygarlık vermişsiniz geri alın Jetler bu bomba yağmurları Tanklar kara tanklar kan kusan Çarklarının arasına sıkışmış cesetleri kardeşlerimin Uygarlık vermişsiniz geri alın Savaşımıza seyirci kalanlara Ey Çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız Artık yüreklerini Acılı ve yanık Yemen türküleri kavurmayanlar Serin yaylalardan kopup gelerek Kendini Yemen ateşlerine atan Ulusun çocukları Ey Çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız Deniz dalgaları döğerse nasıl Ölü ve kaygısız kıyıları Öylece kıyınıza vurduk gövdemizi Sularını yara yara Akdeniz

Kara Yılan

Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elinde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan   Sezai Karakoç

bir ben varım burada senin hatırana

nedendir bu umutsuzluk gecelerime uğramaz oldun ey sevgili ay ışığı sensiz dolaşıyor gözlerimin siyahlığında sonra meltemler gibi değerek saçlarıma hatırlatıyor unuttuğum hayallerimi şehrin çatılarında şiirim kayboluyor ardı sıra bilir misin sevgilim sana şarkılar mırıldandım kaç gecedir şemailini unuttuğum gölgende üsküdar’ın dar ve gizemli sokaklarında sensiz kaç kapı kapattım arkama bakmadan burası cennet sevgilim ve sen yoksun halbuki sendin ırmakların ve köşklerin kevserin ve sonsuz mehtabın rehberi sayıyor musun yoklukları bakarak aynana yüreğin yangınlara dönerken dualar sonrası bilirim kız kulesi yürüyecek salacağa adımlar geri geri gidecek kıyılardan her şey yeni baştan yazılacak deftere sen beyaz bir çiçek gibi o kalabalıkta ben sabahına aşk münacatı yazılmış bir mutmain yollar, kaldırımlar, pencereler ardı sıra birer ikişer çıkacak inecek ve çıkacak arzın yedisine arşın yedisine dudakların aşka dönerken yağmurlar sonrası bilirim salacak yürüyecek

Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak

Benim adım insanların hizasına yazılmıştır. Hergün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu. Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım ölüm ve acılar çatsaydı beni düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı. Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım diri-gergin kasları konuşsaydım 'Kardeşler! ' deseydim 'Kardeşlerim! ' 'Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan 'Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan Bakın yaklaşıyor…' yazık, şairler kadar cesur değilim çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor. Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların inanmazdım dosyalara sığacağına gittikçe ışıldardım dükkanlar kararırken hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı. Benim adım bilinen