Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Uygarlık vermişsiniz geri alın

Ortadoğu savaşında ölenlerin cesetleri kıyımıza vurmağa başladı Gazeteler Üstümüze Haksızca saldıranlara Biz de yaşamak için gelmişiz İnsanlar Biz de yaşamak için Önce TOPRAK dedik Çöl de olsa toprak dedik Sonra DEVLET dedik Zor da olsa devlet dedik SAVAŞ dedik sonra Yok olsak da savaş dedik Biz de yaşamak için gelmişiz İnsanlar Deniz dalgaları anladı bizi Su anladı Petrol anladı Silah ve kurşun anladı Kan anladı Uygarlık vermişsiniz geri alın Jetler bu bomba yağmurları Tanklar kara tanklar kan kusan Çarklarının arasına sıkışmış cesetleri kardeşlerimin Uygarlık vermişsiniz geri alın Savaşımıza seyirci kalanlara Ey Çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız Artık yüreklerini Acılı ve yanık Yemen türküleri kavurmayanlar Serin yaylalardan kopup gelerek Kendini Yemen ateşlerine atan Ulusun çocukları Ey Çağlar boyunca dost ve bir kaldıklarımız Deniz dalgaları döğerse nasıl Ölü ve kaygısız kıyıları Öylece kıyınıza vurduk gövdemizi Sularını yara yara Akdeniz

Kara Yılan

Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elinde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan   Sezai Karakoç

bir ben varım burada senin hatırana

nedendir bu umutsuzluk gecelerime uğramaz oldun ey sevgili ay ışığı sensiz dolaşıyor gözlerimin siyahlığında sonra meltemler gibi değerek saçlarıma hatırlatıyor unuttuğum hayallerimi şehrin çatılarında şiirim kayboluyor ardı sıra bilir misin sevgilim sana şarkılar mırıldandım kaç gecedir şemailini unuttuğum gölgende üsküdar’ın dar ve gizemli sokaklarında sensiz kaç kapı kapattım arkama bakmadan burası cennet sevgilim ve sen yoksun halbuki sendin ırmakların ve köşklerin kevserin ve sonsuz mehtabın rehberi sayıyor musun yoklukları bakarak aynana yüreğin yangınlara dönerken dualar sonrası bilirim kız kulesi yürüyecek salacağa adımlar geri geri gidecek kıyılardan her şey yeni baştan yazılacak deftere sen beyaz bir çiçek gibi o kalabalıkta ben sabahına aşk münacatı yazılmış bir mutmain yollar, kaldırımlar, pencereler ardı sıra birer ikişer çıkacak inecek ve çıkacak arzın yedisine arşın yedisine dudakların aşka dönerken yağmurlar sonrası bilirim salacak yürüyecek

Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak

Benim adım insanların hizasına yazılmıştır. Hergün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu. Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım ölüm ve acılar çatsaydı beni düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı. Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım diri-gergin kasları konuşsaydım 'Kardeşler! ' deseydim 'Kardeşlerim! ' 'Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan 'Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan Bakın yaklaşıyor…' yazık, şairler kadar cesur değilim çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor. Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların inanmazdım dosyalara sığacağına gittikçe ışıldardım dükkanlar kararırken hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı. Benim adım bilinen

Mona Rosa

Resim
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iğri iğri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar. Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben öteliyim. Açma pencereni perdeleri çek. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, Bende çıkar güneş aydınlığına. Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. Seni hatırlatır her zaman bana. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi. Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur. Zambaklar en ıssız yerlerde açar. Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi. Ellerinden belli olur bir kadın, Denizin dibinde geziyor gibi. Ellerin, ellerin ve parmakla

Evet, İsyan

Demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim göğsünde hazin ayak izleri eski Şubatların onu yaralar kıpırdatıyor ve o sertelmektedir yaralardan kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran içimize güneşler bırakan nal sesleri. Keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın varınca bayrakları, marşları duyuyorum başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor durup dineliyorum bütün taframla bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün hantal yüreklerin olduğu orda. Kesik kolları var aşkın döl ve inat barındıran. Hırpanî bir okşayışla akşam yanaşınca çocuklara ben karakavruk yüzümün arkasında kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan halksa kal'am onu kal'a kılan benim boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü çünkü kavganın göbeğidir benim yerim. Ay vurunca çatlatır göğsümdeki mahşeri çünkü kavganın göbeğidir benim yerim canlarım, kollarında Parti pazubentleri dik başlar, erkek haykırışlarla göndere, en y

Herhangibirine Çağrı

İhanetten bir alıntı sağlığınla gelirsin (gelirsen) Unutmabeni çiçekleriyle yaralarımı süslersin Utanılası birşeydir katıksız pembeliğin Bu yüzden kitaplardan yalnızca ıslık çalmasını öğrenebilirsin Tüm iyiliğin filmlerin iyi bitmesini istemek Ama bu kente gelirsen unutma beni ara Sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım Öfkem geçer dinle yüzümü sevgiyle bakarım Kimse değil, SENİ YALNIZ BEN ANLARIM Osman Konuk

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü

Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka sonuçları bir bir gözden geçiriyorum pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can madenlerin buharından elde edilen büyü bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala. Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında çapraştım, and içip ayna kırdım doğadan bir vahiy bekledimse boşuna baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın. Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.   İsmet Özel

Bu Vatan Kimin ?

Bu vatan, toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır; Bir tarih boyunca, onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir... Tutuşup: kül olan ocaklarından, Şahlanıp: köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından, Alnına ışıklar vuranlarındır... Ardına bakmadan yollara düşen, Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan, Huduttan hududa yol bulup koşan, Cepheden cepheyi soranlarındır... İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir... Tarihin dilinden düşmez bu destan: Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir... Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil, Bu sevgi bir kuru ifade değil, Sencileyin hasmı rüyada değil, Topun namlısında görenlerindir... Orhan Şaik GÖKYAY

Çağıran Benim Seni

Gel ve yalnızlığınla durul   Kapıp koyverme koyu ellerini tapınağımdan Sessizce ölme Öleceksen uslu bir çocuk gibi Kurtar beni soytarılıktan Suskunluğum güzel gelir insanlara Belki acıbadem kırsam sokaklarda Daha inandırıcı olurdum birden büyümediğime Çuvaldızlar batırabilirim baldırlara Bakılmasın körpe gözlerime İhanetin gel-gitleri oturur gözbebeklerimde Eşgalin belirlenir tutuklanırsın Hapsolduğun halde canevlerime Uykunu böl ve gel Gel ve yalnızlığınla durul Esrarını yitirmiş tapınağımda Mutluluğu unut önce mutlu olacaksan Kalbini koy kalbime Kır vurduğun bütün kapıları sevgilim Onarılabilir yaralarımı okşa ve gir bu ıssız tapınağa.   İlhami Atmaca