Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

A short Polyushka Polye compilation

Resim

SENİ ANLATMADIM BİLMELİSİN

Bahar, saçlarından mı Gözlerinden mi başlardı konuşmaya Ufkunda rüzgar eser Yağmurlar yağardı/cesur yağmurlar Ve ben tükenirdim Onurlu duruşuyla sevda Bir acı gibi mi saplanmalıydı yüreğe Ey aynalarla barışık Karanlıklardan ürken sen Güneş doğar sen doğmazdın Sabahı görmezdin benim gibi alaca vaktinde İçine tedbirsiz girdiğimiz gün Yeni bir yanlışı mı taşırdı peşinde Bir ağacın sessiz tanık oluşuydu Kaçıncı kez çiğnenmiş yapraklara Şarkılarda mı severdin sen Şehrin zulüm görmüş kaldırımlarını Her gün bir defa daha ezerken Bu kuş çok yakınımızdan uçardı Ses dalgalarıyla yarışan O kuşları anlat bana Mevsim kış değil ama kar beyazlığını Haydi konuş anlat bana Salt inkarı mı üretir işçilerin Gölgeler kraliçesi Gölgeni ne zaman geçeceksin Haydi konuş Yüzünden seçemiyorum kelimeleri Erken büyümüş çocuklara Öyküler anlat Başım ağrısa yorulsam ela yaşamaktan Benim yalanlarla işim yok Dinç ve vakur olmalı Ve korkmamalıyım konuşmaktan Sen çocuk bulutsuz bir gökyüzü Her gün biraz daha büyüyorsun

Ağrı

Bir gönlün kıyısında akşam Son kuşlar da gitti Şimdi kim tarar saçlarımızı anne yerine Kim tutar içimizde sevinci Güneş ağrılar bırakarak geçiyor bahçelerden Göğsümüze çarparken sert duvarlar Biliyorum adını söylemek yasak Hayat ince bir hüzün renginde Karanfilsiz sürmeye mahkum Emanet bir rüya gibi giriyor geceme Şimdi ülkemizde sonsuz kış Ah dalabilsek biz de o beyaz rüyalara Acıları unutup koşabilsek sevince Oysa tutunduğum dallar elimde Ben yerdeyim Garip bir yalnızlıktır yaşanan Ürperten ve korkutan insanı Artık yağmur ıslatır korkularımızı Belleğimde yanlış kalmış bir anı gibi Yüzümde asılı kalır gülüşün Kuşlar kırar aynaları Sen nerde başlayıp nerde bittin Hep bir soru olarak kalıyorsun aklımda Şimdi son sevincimi bir ölüyle paylaşıp Öylece gireceğim geceye Oysa biz bu yolun başındaydık daha

KAPINDA

Ey sevgili bağışla bizi Sesimizi senden bir parça say Çünkü karanlıktaydık Sönmüştü kandiller Vakit hep gece sandık Öteki yüzü vardı beklemenin Sabahtı gün doğuyordu Biz bu yanda Sığındık sana Gönlümüze aktın Düşlerimize boğulmadan Solduğumuzun Farkına vardık Bize su gönder çeşmelerinden Bağışla bizi Çünkü aşkı Sen dirilttin gönlümüzde Billur saatlerinde zamanın Yâsîn ve Tâhâ okuyarak Senin adını anıp uyandı badem ağaçları Şimdi nûr diyoruz bir de kitap Girerken kutlu güzellik ülkene senin Âşikar bir yüzüm işte Biliyorsun hayat seninle güzel Işıklı yollarındayız Kabul et bizi Ey esmâ-yı cihan Çeliğimize su ver Aşk sancağının altında Mekke uyanırken yeni bir sabaha Marifet tacını Giydir kalbimize Ay doğarken ve gülümserken sana Tut ellerimizden yabana bırakma bizi

Ve...

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

Tespit...

Korkuyorum ıslık çalmazsam karanlıkta Bir bebeğin ellerini öpüyorum Ve öyle masum yaratıyorum ayrılıkları

Veda

Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda

Ey sareban!

Ey Sareban ey kervancı, ey kervan! leyla’mı nereye götürüyorsun, leyla, canım ve yüreğim olduğu halde? ey kervancı, leyla’mı niçin götürüyorsun, birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere tanrı şahitken? ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken? ey kervancı, leyla’mı nereye götürüyorsun, ey kervancı, leyla’mı niçin götürüyorsun, -inancımın tamamı geçici dünyaya dair aşkın kıvılcımları yaşamın kendisi olmuş- oysa yarin hatırası aşkın bir damlasından bile güzeldir aşık olmanın ateşi yaşamdan daha özgedir tanrım kalplerdeki sevgiyi daima o kalplerde bırak, benim kalbimde bıraktığın gibi ve leyla ile mecnun efsane oldular oysa bizim hikayemiz sonsuzluğa erişti sen şimdi aşkımın tek göstergesisin hüznümün, güzümden okunmayan hali bu hüznün elinden hangi hallerdeyim bilmiyorsun senden sonra var olmadım ben tanrı biliyor kalbimin yapraklarını gör ve git tufan gibi inşa et hüznün dallarını gül idik, gülleri derip git ki ben gül ağacıydım tufanın ayakları dibinde oturan vücudunun bütün dal

Özgürlük...

Kalk ayağa, çık dağlara Uğrama hiç şehirlere...

Çelişki...

Hançerlenmiş çatal yürek, iki baş Başbaşa vermişler, konuşmuyorlar...

Hüzün...

Duy ey baharı bağrında taşıyan çiçek İnanır olmuştum artık solmayacağına... O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler Beni kimler anlayacak artık, kimler sevecek... İlhami ATMACA

KIYI

Bir tebessüm olarak yüzüne konan güzellik Rengini yine senden alıyor Çiçeklerin yüzü Güzel şeylere işaret olsun diye Gülümseyişlerle dolarken Gözgöze geliyoruz Belli ki karıncalar hayata çıkıyor Belli ki kurumamış ırmakları toprağımızın Şimdi nefes al yenidenBu suyun buharını içine çek tâ içine Haritası büyümeden acıların Hoyrat bir el Bir daha dokunmasın diye dallarımıza Bana bereketli yemişlerini sun Savlam surları ol şehrimin Korkularım geride kalsın Güvenli basalım toprağımıza Sırları sana çevrilsin kalbimin Yeniden Ceylan resimleri çizeyim duvarlarına Son gecemiz olsun bu karanlık Güneşi görüp güne erelim Bak işte gölgemiz vuruyor sulara Albümlerdeki bizim resmimiz Fırtına dindi sandalımıza binelim Benim sorularını var hazır çıkabiliriz hayata Ya senin cevapların Söyle hangi dilde anlatılsın senin efsanen.