Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ve...

Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi. Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara: Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi. Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara, Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...

Tespit...

Korkuyorum ıslık çalmazsam karanlıkta Bir bebeğin ellerini öpüyorum Ve öyle masum yaratıyorum ayrılıkları

Veda

Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya Kemana veda Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum Tren kaçırmış gibiyim Sana veda

Ey sareban!

Ey Sareban ey kervancı, ey kervan! leyla’mı nereye götürüyorsun, leyla, canım ve yüreğim olduğu halde? ey kervancı, leyla’mı niçin götürüyorsun, birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere tanrı şahitken? ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken? ey kervancı, leyla’mı nereye götürüyorsun, ey kervancı, leyla’mı niçin götürüyorsun, -inancımın tamamı geçici dünyaya dair aşkın kıvılcımları yaşamın kendisi olmuş- oysa yarin hatırası aşkın bir damlasından bile güzeldir aşık olmanın ateşi yaşamdan daha özgedir tanrım kalplerdeki sevgiyi daima o kalplerde bırak, benim kalbimde bıraktığın gibi ve leyla ile mecnun efsane oldular oysa bizim hikayemiz sonsuzluğa erişti sen şimdi aşkımın tek göstergesisin hüznümün, güzümden okunmayan hali bu hüznün elinden hangi hallerdeyim bilmiyorsun senden sonra var olmadım ben tanrı biliyor kalbimin yapraklarını gör ve git tufan gibi inşa et hüznün dallarını gül idik, gülleri derip git ki ben gül ağacıydım tufanın ayakları dibinde oturan vücudunun bütün dal

Özgürlük...

Kalk ayağa, çık dağlara Uğrama hiç şehirlere...

Çelişki...

Hançerlenmiş çatal yürek, iki baş Başbaşa vermişler, konuşmuyorlar...

Hüzün...

Duy ey baharı bağrında taşıyan çiçek İnanır olmuştum artık solmayacağına... O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler Beni kimler anlayacak artık, kimler sevecek... İlhami ATMACA