Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Köşe...Sezai KARAKOÇ

Resim
Köşe       1. Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir Sen kaç köşeli yıldızsın Fabrika dumanlarında resmin Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun Hâtırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Sen kaç köşeli yıldızsın (1954, Nisan) 2. Evlerinin içi ayna döşeli Ayna hâtıra gözler ve sevmek Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek Ayna hâtıra gözler ve sevmek Evlerinin içi kabartma bahar Köşelerinde keklik gibi bakıp duran saksılar Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar Köşelerde keklik gibi bakı

Garibin Garip Türküsü

Resim
Sılada sılasız kaldım; Suyum garip, aşım garip. Ben kendime gurbet oldum; İçim garip, dışım garip. Bayram diye insem düze, Düşman olur astar yüze. Kattım geceyi gündüze; Uykum garip, düşüm garip. Temmuzda üşür gezerim, Zemheride akar terim; Dört mevsimde derbederim.. Yazım garip, kışım garip. Felek bir gün rahat koymaz; Çağırsam kaderim duymaz. Ayağım aklıma uymaz.. Gövdem garip, başım garip. Parasız kesem suç olur. Acıkıp yesem suç olur. Sözüm var, desem suç olur. Dilim garip, dişim garip. Ben bu devre nerden geldim.. Kırk parçayı bire böldüm. Bugün doğdum, dünden öldüm.. Vaktim garip, yaşım garip. Koştum hakikat ardına, Yandım ayrılık derdine, Git, bak, ölüler yurduna; Kabrim garip, taşım garip. Abdürrahim KARAKOÇ

Masal

Doğuda bir baba vardi Batı gelmeden önce Onun oğullari batıya vardı   I.Oğul Birinci oğul batı kapılarında Büyük törenlerle karşılandı Sonra onuruna büyük şölen verdiler Söylevler söylediler babanın onuruna Gece olup kuştüyü yastıklar arasında Oğul masmavi şafağin rüyasında Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri Öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere Baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı Öcünü alsın diye kardeşini yolladı II. Oğul İkinci oğul Batı ülkesinde Gezerken bir ırmak kıyısında Bir kıza rastladı dağların tazeliginde Bal arılarının taşıdığı tozlardan Ayna hamurundan ay yankısından Samanyolu aydınlığından inci korkusundan Gül tütününden doğmuş sanki Anne doğurmamış da gök doğurmuş onu Saçlarını güneş destelemiş Yıllarca peşinden koştu onun Kavuşamadı ama ona Batı bir uçurum gibi girdi aralarına Sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr Alıp götürdü onu Ve ikinci oğulu Sivri uçurumların ucunda Buldular onulmaz

EVET

  Evet hatırladım   Küçük basit şeyler   Yetiyor kederlenmeye   Ya mutluluğa Cahit ZARİFOĞLU

Doğ Ey Güneş

Her eylem yeniden diriltir beni Nehirler düşlerim göl kenarında. Doğ ey güneş erit taştan adamı Ve kurut taşları diken elleri. Kurtuluş haberi olsun dünyaya, Ayırma üstümden bir an gölgeni Ey deprem gel yetiş bu şehirlerin Doğayı çarptıran konumlarına. Babamın gölgesi koruyor beni Ah ne güzel şehir bu eski şehir. Dönüştür ey kalbim bahçeli eve Anlamı ezen o makinaları. Mehmet Akif İnan